
Her insan tek başına mutlak bir güç sağlayamaz; ancak insanların birleşmesi ile beraber insanlar çeşitli amaçlar edinip çeşitli eylemlerde bulunmuşlardır. Her birimizin tek başına gerçekleştirdikleri eylemlerin elbet bir etkisi vardır, fakat insanlık tarihini incelediğimizde büyük değişimlerin genellikle organize toplumlarla yapıldığını görürüz. Bu açıdan "birlikten kuvvet doğar" sözü göz ardı edilmemelidir.
İnsan bir toplum içerisinde dünyaya gelir, o toplumun öğretileri ve kültürü neticesinde filizlenmeye başlar. Çocuğun gözünü ilk açtığı yer ailedir. Çocuk, ilk olarak annenin şefkatli kollarında bulur kendini, sonra babayla tanışır. Taşımış olduğu genetik özellikler ve çevrenin de etkisiyle yeni bir insan gelişmeye başlar. Bebek, yaşamış olduğu her gün yeni şeyler öğrenir ve gelişir. İnsandaki bu gelişim hayatı son bulana kadar devam eder, fakat her insan için özellikle 0-5 yaş arası dönem hayati özelliklere sahiptir. Birçok insan, temel ahlaki değerlerini ve ilkelerini, dünyaya karşı olan güven duygusu ve sevgisini bu dönemde aileyle sağlıklı bir ilişki kurulduysa tamamlar; fakat aile ile sağlıklı bir bağ geliştirememiş, bir takım travmatik deneyimler yaşayan çocuklar, ileride yetişkin hayatlarında genellikle içinden çıkamadıkları bir buhran yaşarlar. Bireyin yaşadığı travma ne kadar erken yaştaysa, ileride yetişkin hayatında bunun çözülmesi de o kadar zorlaşır. Bu yüzden çocuklara olan sevgi her zaman var olmalıdır ve özellikle 0-5 yaş arası dönemin kritik etkileri unutulmamalıdır; çünkü bu dönemde anne ve babanın çocuk üzerindeki davranışları neredeyse her şeyden daha önemlidir.
0-1,5 Yaş: Güven Karşısında Güvensizlik Dönemi
Bu dönemi daha detaylı incelediğimiz zaman Erikson'un da belirtmiş olduğu gibi, bir bebek için ilk gelişim dönemi 0-1,5 yaş arasını kapsayan temel güven karşısında güvensizlik dönemidir. Bu dönemde bebeğin beklentileri: ilgi, sevgi, yeme-içme ve rahatsızlık verici durumların ortadan kaldırılmasıdır. Ebeveynler, bebeğin bu beklentilerini sağlıklı bir şekilde, aksatmadan karşılarsa bebekte güven duygusu gelişir. Gelişen güven duygusu, çocuğun ilerleyen yaşlarda hayata bakış açısını etkileyebilecek düzeye ve öneme sahiptir. Güvensizlik hisseden bebek, ileride hayata karamsar bakabilir. Bu kritik dönemde ailesi tarafından güvende hissedemeyen ve yeterli ilgiyi alamayan bebekler, yetişkin hayatlarına geldikleri zaman genellikle ilişkilerinde bağlanma problemleri yaşarlar. Bu kişiler, eşlerine karşı kaygılı bağlanma geliştirip terk edilme korkusu yaşayarak aşırı derecede bağlanabilirler çünkü kendi kimlikleri üzerinde durarak duygusal ihtiyaçlarını karşılayamazlar. Var olabilmek için başkalarına ihtiyacı olduğunu düşünürler eşleri onlara kötü davransa bile bu yüzden ayrılmak istemezler veya daha farklı bir biçimde kaçıngan bağlanma yaşayabilirler. Kaçıngan bağlanan kişiler eşlerine karşı mesafeli durarak duygusal yakınlık kuramayabilirler. İçlerinden gelen dürtü ile beraber karşılarında ki kişiye duygusal olarak kendilerini açmak istemezler. Aslında hem onlara bağlanmak istemezler hem de bir ilişkinin içerisinde var olmak isteyerek bir çelişki yaşarlar.
1,5-3 Yaş: Bağımsızlık Karşısında Utanç ve Şüphe Dönemi
İkinci dönem ise bağımsızlık karşısında utanç ve şüphe dönemidir. Bu dönem, bebeğin bağımsızlık duygusunu yeni tatmaya başladığı dönem olmakla birlikte, tuvalet eğitiminin denk geldiği 1,5-3 yaş arası dönemdir. Özellikle tuvalet eğitiminin doğru yapılması oldukça önemlidir. Çocuğu korkutan, tehdit eden, aşırı baskı uygulayan bir tuvalet eğitimi asla doğru değildir. Bununla birlikte verilmesi gereken zamandan önce baskıcı ve sert şekilde verilen tuvalet eğitimi, çocuğun tuvaletini ertelemesine ve stresten dolayı yapamamasına sebep olabilmektedir. Bu yaş döneminde anne baba tarafından aşırı koruyucu davranışlar da çocukların kendi davranışlarını, kendi isteğiyle kontrol etmesini engeller. Anne-babaların bu gibi hatalı davranışları, çocuğun ileride utangaç ve şüpheci bir birey olmasına yol açabilmektedir. Bu dönemin en temel özelliği, çocuğa gerektiği durumlarda yeterli serbestliği verebilmektir. Çocuğun kendi başına bazı şeyleri yapabilmesi, özgüven gelişimi için önemlidir ve bu dönemde oyunlar yoluyla bağımsızlık teşvik edilmelidir. Ebeveynler, çocuğun hatalarından öğrenmesine izin vererek, ona gerektiği kadar serbestlik tanımalıdır. Çocuğun yeterli serbestliği bulamadığı bir ortamda ise utanç ve şüphe duyguları gelişebilir; bu da ilerleyen yaşlarda kaygılı ve güven duygusu zayıf bir birey olmalarına neden olabilir. Bu nedenle, çocuğun güvenli bir ortamda kendi başına gelişmesine fırsat verilmesi, sağlıklı bir kişilik gelişimi için kritik öneme sahiptir. Bu dönemde yeterli serbestliğin sağlanmadığı çocuklar, genelde yetişkin hayatlarında fazla kuralcı ve katı olabilmekte; bununla birlikte yetişkinlik döneminde yeterli özerklik kazanma ve kimlik oluşturma konularında sıkıntı yaşayabilmektedirler.
3-5 Yaş: Girişimcilik Karşısında Suçluluk Dönemi
3. gelişim dönemi olan girişimcilik karşısında suçluluk dönemi ise 3-5 yaş arasını kapsamaktadır. Bu dönemin belirgin özelliği, çocukta merak ve girişimcilik faaliyetlerinin başlamasıdır. Çocuklar bu dönemde kendi hayal dünyaları aracılığıyla yeni oyunlar kurgularlar. Aynı zamanda planlar yapıp çevrelerini keşfetmeye çalışırlar. Bu dönemde suçlanan ve kötü muamele gören çocuklar, ileriki dönemlerde baskılanmış kişilere dönüşebilirler. Girişimciliği desteklenen çocuklar ise daha özgüvenli ve sorumluluk sahibi bir birey olarak yetişmeye başlar. Bunlarla birlikte bu dönemde, çocukların cinsel organlarına olan merakı doğal bir keşif sürecidir. Bu dönemde çocuk, kendi bedenini ve karşı cinsiyet farklarını anlamaya çalışır. Aile, bu merakı doğal karşılamalı, mahremiyet ve sınırlar konusunda rehberlik etmeli, aşırı tepki vermekten kaçınmalıdır. Bu, sağlıklı bir gelişim sürecidir. Çocuk, sorular sorabilir, farklılıkları anlamaya çalışabilir ve bu durum oyunlarına yansıyabilir. Bu durumlarda anne ve babalar sade ve anlaşılır şekilde açıklamalıdır. Örneğin, "Kızlar ve erkeklerin bedenleri farklı, bu normal" gibi açıklamalar yapılabilir. Mahremiyet kavramı öğretilmeli, ancak sert ya da cezalandırıcı tepkiler verilmemelidir. Bu, çocuğun suçluluk duymadan bedenini ve kimliğini anlaması için çok önemlidir.
Sağlıklı Toplum İçin Sağlıklı Aile
Bu belirtilen dönemlerde çocuğuna karşı sağlıklı bir şekilde davranan anne ve babaların, sağlıklı ve sorumluluk sahibi olma yolunda ilerleyen bir çocukları olacaktır. Çocuğun bu dönemleri sağlıklı geçirmesi ile beraber çocuklara gerekli kültürel ve toplumsal davranışlar öğretilmelidir; çünkü şu unutulmamalıdır ki çocuğun ilk öğretmenleri anne ve babalarıdır. Çocuk, insanlara nasıl davranması gerektiğini, saygı ve sevgi gibi kavramları, toplumsal ve ahlaki değerlerini anne babalarından öğrenir ve onların uyguladıklarını taklit eder. Bu yüzden sağlıklı çocuklar yetiştirmek istiyorsak, ilk olarak kendimizi sorgulamalı ve çocuklarımızı bu neticede titiz bir şekilde yetiştirmeli ve örnek olmalıyız; çünkü bilinçli bir toplum, ancak bilinçli ve sağlıklı aile yapılarının olması ile mümkündür. Bu ölçüde titiz bir şekilde inşa edilen ve korunan aile yapısı ile yetiştirilen çocuklar bir araya gelerek müreffeh bir toplum inşa ederler.